ÇOCUKLARIN KORKU VE KAYGILARIYLA BAŞ ETMEK


Korku, görünen ya da görünmeyen bir nesne, olay veya kişiye bağlı olarak gelişen insani bir reflekstir. Korku duyan insan korktuğu nesne, kişi veya olaydan kaçınarak kendisini bu uyaranın potansiyel zararlarından korur, bu nedenle korku işlevsel bir duygudur. Hiç korku duymayan bir insan tehlikelerden kaçınmayacağı için kendisine zarar verebilir. Dolayısıyla korku insanı koruyan, yaşamını devam ettirmesini sağlayan doğal ve ani bir tepkidir. Kişi neden korktuğunun bilincindedir ve korktuğu nesne, insan veya durumla karşılaştığında kaçma veya savaşma davranışları gösterir. Korkuda tehdit genellikle dışarıdadır ve korku duyulan uyaran ortadan kalktığında kişi rahatlama hisseder.
Kaygı ise iç veya dış dünyadan kaynaklanan bir tehlike olasılığı karşısında yaşanır. Kişi bir alarm durumundadır ve her an kötü bir şey olacakmış gibi hisseder. Kaygının korku kadar belirgin bir kaynağı yoktur. Kişi uzun süreli ve şiddetli bir endişe hali içerisinde olsa da bunun sebebini net olarak bilemeyebilir ve bu sebeple kaygıyla baş etmek korkuyla baş etmekten daha zordur. Korku duyan kişiler genellikle benzer şekillerde kaçma veya savaşma davranışları gösterirken kaygı duyulduğunda sergilenen davranışlar kişiden kişiye değişebilir.
Çocuklukta oluşan korku ve kaygılar
Çocukların korkuları yaşlarına göre farklılık gösterir. Küçük yaşlarda sıklıkla yüksek sesten, yabancı nesne, kişi ve yerlerden korkulur.  Somut nesnelere karşı duyulan korkular ise genellikle iki yaş ve sonrasında başlar. Karanlık korkusu da bu dönemde en çok rastlanan korkulardan biridir. Her çocuk gelişim sürecinde birçok geçici kaygı ve korku yaşayabilir. Kimi çocuklar belirli nesnelere, hayvanlara veya bazı durumlara yönelik korkular yaşarken kimileri ise genel olarak kaygılı bir ruh hali içinde olabilir. Örneğin bir çocuk köpek gördüğü veya havlama sesi duyduğu an paniğe kapılıyor bir diğeri ise gece yalnız yatmak veya büyük bir alışveriş merkezinde kaybolmaktan korkuyor olabilir. Çocukların bu tür korkular yaşaması oldukça doğaldır ve bu korkular yetişkinler tarafından doğru bir şekilde ele alındığı takdirde zamanla hafifleyip yok olacaktır. 
Kontrol etmek için korkutmayın
Çocukların yaşadığı kaygı ve korkularla baş etmek konusunda çevrelerindeki yetişkinlere büyük iş düşmektedir. Ebeveynler ve diğer yetişkinlerin yanlış davranışları çocukların korku ve kaygılarının oluşmasına veya var olanların pekişip şiddetlenmesine sebep olabilir. Yetişkinlerin çocukları kontrol etmek için sık sık başvurdukları bazı yaygın yöntemler uzun vadede çocukların ruh sağlığına büyük zarar verebilir. Yetişkinlerin “Yaramazlık yapma yoksa seni bırakır giderim”, “Beni kızdırma, seni polise veririm”, “Böyle davranırsan seni kimse sevmez”, “Köpeğe yaklaşırsan seni ısırır”, “Doğru düzgün davranmazsan seni öcülere veririm” şeklindeki söylemleri çocuklarda korku ve kaygı oluşumuna ciddi oranda katkıda bulunmaktadır. Ailelerin çocuklarını kontrol etmek için korkutma veya tehditlere başvurması zaman zaman anlık olarak sorunları çözüyormuş gibi gözükse de uzun vadede kötü sonuçlar doğurmaktadır. Dolayısıyla çocuğunuzu herhangi bir konuda eğitmeye çalışırken ruh sağlığına zarar vermemek için kullandığınız cümlelere dikkat etmelisiniz.
Yok saymak veya önemsememek çare değil
Çocuklarda görülen korku ve kaygılar yetişkinlere çoğunlukla saçma ve yersiz gelir. Bu gibi durumlarda yetişkinler, anlam veremedikleri bir korkuyla baş etme konusunda çaresiz kalabilirler. Örneğin beş yaşında bir çocuğun cadılardan korktuğu için geceleri yalnız uyuyamıyor olması karşısında bir yetişkin nasıl davranacağını şaşırabilir. Çocuklar somut nesnelerden veya belirli kişilerden korkabilecekleri gibi gerçek olmayan veya yaşanma ihtimali çok az olan durumlarla ilgili de korku ve kaygı yaşayabilirler. Örneğin yedi yaşındaki bir çocuk annesinin kendisini unuttuğu için okuldan almaya gelmeyeceğinden ve saatlerce okulda tek başına beklemek zorunda kalacağından korkuyor olabilir. Çocuğun korkusu veya kaygısı ne ile ilgili olursa olsun çevresindeki yetişkinler tarafından ciddiye alınmalı ve önemsenmelidir. Çocukların korkularını yok saymak, onlarla dalga geçmek veya korkularını azaltmak için onları herhangi bir şekilde davranmaya zorlamak bu korkuları yok etmeyecektir. Aksine, korkuları gidermeye çalışırken sergilenen bazı yanlış tavırlar o korkuların şiddetlenmesine sebep olabilir. Dolayısıyla korku ve kaygı içindeki çocuk ciddiye alınmalı ve anlattıkları her ne kadar gerçeği yansıtmasa da önemsenmelidir. Yetişkinlerin hassas ve destekleyici davranışları çocuklara korku ve kaygılarıyla baş etme sürecinde yardımcı olacaktır. Çocuğunuzun korkularını dinlemeniz ve anlamaya çalışmanız, onun bu süreçte yalnız hissetmesini engelleyecektir.
Çocukların korkularını ‘okumak’ gerekir
Çocukların korku ve kaygıları onların iç dünyaları hakkında önemli ipuçları barındırmaktadır. Neden korktuğu, ne ile ilgili kaygı yaşadığı ve hangi durumlardan kaçındığı bir çocuğun iç çatışmaları ile ilgili kıymetli bilgiler verir. Geçmişte yaşanan ve bir nesnenin yol açtığı travmatik olaylar ileriki zamanlarda bu nesneden korkmaya ve onun bulunma ihtimali olan ortamlardan kaçınmaya yol açabilir. Örneğin geçmişte ciddi bir yaralanma yaşayan çocuk ileriki yaşlarda kesici aletlerden korkmaya ve resimlerine bile tahammül edememeye başlayabilir. Bu gibi durumlarda korktuğu nesne ona geçmişte yaşadığı ürkütücü bir olayı anımsatmaktadır. Aynı şekilde, duygusal bir yoksunluk veya tatmin edilemeyen bir ihtiyaç, korku veya yoğun bir kaygı yaşanmasına ve ihtiyaç duyulan desteğin korkular yoluyla elde edilmeye çalışılmasına neden olabilir. Örneğin, ailesinden yeteri kadar sevgi ve destek göremeyen çocuk yalnız kalma korkusu geliştirerek eksikliğini hissettiği desteği elde etmeyi ve yalnız bırakılmamayı garantiliyor olabilir. Çocukların korkularını ‘okumak’ ve anlamlandırmak, uygun ve etkili çözüm yolları bulmak açısından önemlidir.

Kaygı, korku ve olumsuz tutum bulaşıcıdır

Yoğun korku ve kaygılar içinde yaşayan ebeveynlerin çocuklarının da genellikle kaygılı bireyler oldukları görülmektedir. Ebeveynlerin yaşadıkları korkular, bu korkuların etkisiyle sergiledikleri davranışlar ve yaptıkları yorumlar çocukları da olumsuz yönde etkileyebilir çünkü korku ve kaygı bulaşıcıdır. Örneğin köpeklerden korkan annenin çocuğuna yapacağı yorumlar da muhtemelen kendi korkusunu doğrular nitelikte olacaktır. Uzun yıllar köpeklerin ne kadar tehlikeli olabileceğini ve yaşanmış korkutucu ısırma hikayelerini dinleyerek büyüyen çocuğun zamanla köpeklerden korkması şaşırtıcı olmayacaktır. Dolayısıyla yetişkinler yaşadıkları kaygı ve korkularla çocukları olumsuz yönde etkilememeye özen göstermelidirler. Çocuklar kaygı ve endişe dolu düşünce ve davranışlarla değil olumlu tutum içinde yetiştirilmelidir.
Çocuğunuzu tanıyın ve ondan yapabileceğinden fazlasını beklemeyin
Ailelerin çocuklarıyla ilgili yüksek beklentiler içinde olması, çocuklarda yoğun kaygı oluşmasına sebep olabilir. Çocuklardan yapabileceklerinden fazlasını beklemenin, onları sık sık diğer çocuklarla karşılaştırmanın veya onların sahip oldukları yetenekleri küçümsemenin çocuklar üzerinde kalıcı olumsuz etkileri olacaktır. Ebeveynlerinin tatmin olmak bilmeyen yüksek beklentileri ve mükemmeliyetçi tavırları çocuklarda ne yaparlarsa yapsınlar yeterince iyi olamayacakları fikrinin yerleşmesine yol açabilir. Bu hisler zaman içinde başarısız olmakla ilgili yoğun kaygıları tetikleyebilir. Örneğin, ilkokul çağındaki çocuğu her sınav sonucu açıklandığında sınıf arkadaşlarıyla kıyaslamak, ona başarısız olduğunu hissettirmek veya notlarıyla ilgili sert eleştirilerde bulunmak ileride yoğun sınav kaygısı oluşmasına sebep olabilir. Ayrıca çocuklara kaldırabileceklerinden fazla sorumluluk yüklemek onlarda yoğun kaygı oluşumuna yol açabilir. Her ebeveyn çocuğunun becerilerini ve eksik yönlerini farkında olmalı ve beklentilerini oluştururken çocuğunun yeterliliğini ve yaşını göz önünde bulundurmalıdır.
Çocuklar önemli aile süreçlerine dahil edilmeli
Belirsizlik kaygı düzeyini arttırır. Çocukları sık sık belirsizlik içinde bırakmak veya olayların üzerinde hiçbir kontrollerinin olmadığını hissettirmek zamanla, sanki her an kötü bir şey olacakmış gibi olumsuz ve kaygılı bir ruh hali içinde olmalarına sebep olabilir. Değişim kaçınılmazsa da buna hazırlanmak mümkündür: Çocukları hayatlarında olacak değişikliklere önceden hazırlamak konusunda ailelere büyük iş düşmektedir. Örneğin okula yeni başlayacak çocuklara onları neyin beklediğini önceden anlatmak ve önceden okulu gezdirmek yepyeni bir dönem öncesi yaşanabilecek kaygıyı azaltacağından faydali olacaktir. Boşanma, yakın birine koyulan ölümcül bir hastalık tanısı veya taşınma gibi majör aile içi olaylarda da çocuk anlayabileceği bir dille bilgilendirmeli ve yaşanacak değişikliğe ve yeni döneme hazırlanmalıdır. Ciddi olayları çocuklarla konuşma konusunda zorlanan yetişkinler genellikle erteleme ve değişikliği yok sayma yollarına başvurabilmektedirler. Oysa ki çocuğu yaşanacak değişikliğe önceden hazırlamak ve onu bu tür süreçlere dahil etmek değişikliğin yaratacağı olumsuz sonuçları ve çocuğun kaygı düzeyini azaltacaktır. Örneğin boşanma sürecine girmeye hazırlanan ebeveynler bir uzman yardımıyla uygun bir dille yaşanacak değişikliği ve bu yeni süreçte çocuğu nelerin beklediğini anlatmalıdırlar. Anlamlandıramadıkları olumsuz sürprizlerle sık sık karşılaşan çocuklar ileride kaygılı ve her an kötü bir haber bekleyen endişeli bireyler haline gelebilirler.
Çocuklara başa çıkma becerileri kazandırılmalı
Çocuklar büyüdükçe evin dışında da bir sosyal hayatları olmaya başlar. Ebeveynlerin çocuklarının dışardaki bu yeni hayatları üzerinde kontrolleri gitgide azalır. Çocukların hayat boyu karşılaşacakları zorluk ve sıkıntılarla baş edebilecek donanımı kazanmalarında ailelere büyük iş düşmektedir.  Sorunlarla başa çıkma becerileri edinen çocukların korkuları ve kaygı düzeyleri de bu yönde azalacaktır. Bu anlamda çocukların korktukları ve kaygı duyduklarından kaçınma eğilimi göstermeleri desteklenmemelidir. Aksine, onların olumsuz duygularla ve kaygılı ruh haliyle baş etme becerileri edinmelerine destek olunmalıdır. Baş etmekte zorlanılan olumsuz duygu ve düşünceler zamanla çeşitli korku ve kaygıların ortaya çıkmasına yol açabilir. Çocuklara esnek, gerçekçi ve olumlu düşünce yapısı kazandırmak problemlerle baş etmelerine yardımcı olacaktır. Esnek ve olumlu düşünmek konusunda ebeveynlerin çocuklara model olması çok önemlidir çünkü çocuklar yetişkinlerin sadece tavırlarını değil düşünce yapılarını da model alırlar.
Kaygı düzeyi yüksek çocuklar fark edilmeli ve gerekiyorsa destek alınmalıdır
Kaygı düzeyi yüksek olan veya çeşitli ve uzun süren korkular yaşayan çocukları olan ebeveynlerin bu problemleri fark etmeleri ve bir an önce bir uzmandan destek almaları çok önemlidir.



Anne Bebek dergisinin Şubat 2012 sayısında yayınlanmıştır